Edebi metin okumalarında, edebiyatla psikoloji'nin birbiriyle kimi zaman
paralel, kimi zaman sarmal bir ilişki içinde olduğunu bilmesek de
hissetmişizdir okur olarak. Bu kitap bu konuyu hislerimizin daha
ilerisine taşıyarak, adım adım edebiyatla psikoloji arasındaki derin
bağı masaya yatırmaktadır. İnsanın ruhsal yapısını inceleyen psikoloji
ile en az insan kadar karmaşık olabilen ve bir insan tarafından üretilen
edebi eser arasında nasıl bir bağ bulunmaz? Psikoloji nasıl olur da
bunu göz ardı edebilir ya da etmiş midir? İşte bu sorulara Freud'dan
Adler'e, Wellek Waren'den Pospelov'a kadar bu konuda kafa yormuşların
araştırmalarından bizlere doyumsuz, bir o kadar da tadımlık fragmanlar
halinde cevaplar veriyor.
Kitabın ilk bölümü psikoloji hakkında bilgiler vererek, psikolojiyi
bilim kılabilmek için uğraşmış bilim adamlarının çalışmalarını
tanıtıyor. İkinci bölümünde ise edebiyatla psikoloji arasındaki
bağlantıya dikkat çekerek, yazarın eser üretme sürecinde yaşadığı
sorunlardan tutun da, yazarın haleti ruhiyesi ile kahramanların haleti
ruhiyesine kadar bakışımızı genişleterek bakmamızı sağlıyor. Kitabın
üçüncü bölümü ise "edebiyat ve psikoloji" başlığını taşımasından da
anlaşılacağı gibi, edebi eserlerin psikologlar için ne denli ufuk açıcı
bir kaynak olduğunu, psikoloji biliminden haberi olmayan bir yazarın
bile kahramanlarının haleti ruhiyesini ne denli isabetli bir şekilde
resmedebileceğini vurgularken, yazarların psikoloji bilimine duyacakları
ilginin, eserlerine ne denli derinlik kazandırabileceğini de anlatıyor.
Kitaptan buraya alıntılamak istediğim çok şey olmasına rağmen bunu
yapmıyorum. Çünkü kitaba şöyle bir göz attığımda, altını çizmiş olduğum
satırların fazlalığı beni bunu yapmaktan vazgeçiriyor. Okumayı seven,
psikoloji ile ilgilenen, yazan çizen herkese tavsiye edebileceğim bir
İsmet Emre kitabıdır Edebiyat ve Psikoloji.
Özellikle yazı yazarken "Yazdığım şey sanki beni kullanıyor, ben onu
yazmıyorum o kendini yazdırıyor." diye düşünenler varsa, bu kitabı
mutlaka okumalı.
Selametle...