30 Ekim 2015 Cuma

Kendini Arayan İnsan


Kendini Arayan İnsan, Rollo May’in okuduğum ikinci kitabı. Bu gidişle tüm serisini okuyabileceğime inandığım bir yazar oldu kendisi. Daha çok bir psikoterapist gözüyle, kimi zaman sosyolog, kimi zaman da filozof gözüyle modern insanın yaşadığı içsel sıkıntıları irdeliyor. Okuyucu yatıştırmak yerine rahatsız ederek, ‘cesurca bir adım atmadan’ geleceğin de bugünle aynı olacağı konusunda uyarıyor okuyucuyu. Geçmişten gelen ve bilinçaltımızda kalıplaşmış şablonlara kapılarak yaşadığımız her anın; bizi cesurca bir adım atmanın, cesurca kendi özümüzü açığa vurmanın doğuracağı endişeden koruduğunu, bu endişeyle yüzleşmektense, eski kalıplarımıza bağımlı olarak yaşamayı sürdürdüğümüzü ifade ediyor.

Psikologların edebi metinleri bizim gibi sıradan okuyuculardan daha derin okuduklarını da kanıtlıyor Rollo May. Shakespeare, Goethe, Yunan Mitolojisi ve tiyatro oyunlarından yaptığı alıntıları serpiştirdiği kitabında, edebi metinlerdeki kahramanların davranışlarını çözümleyip günümüz sıradan insanın yaşadığı sıkıntılarla bağlantı kurarak çarpıcı yorumlar yapıyor.

Özgürlük gibi anlamı hakkında tartışmadığımız, fakat özgürlük dediğimizde herkesin aynı şeyi anlamadığı kavramları da irdeliyor Rollo May. Özgürlüğün ne olduğunu anlamak için önce ne olmadığına bakmak gerekir diyerek, özgürlük kavramını da derinlemesine tartışıyor. Ufuk açıcı ve biraz da rahatsız edici bir tartışma bu, çünkü özgürlükle sorumluluğun el ele dolaştığı bir portre çıkarıyor karşımıza. Rollo May’in kitaplarının rahatsız edici olmasının sebebi de bu. Asla rahat ve umarsız bir hayat resmi sunmuyor May; çatışmalarla, seçişlerle, inançla ve belirsizliğe rağmen, cesaret için cesaretlendirerek, sıradan insanın varolma serüveninin, savaş kahramanlarının hayatından daha kahramanca olduğunu ifade ediyor.

Cesaretle okunacak bir kitap.

Kitaptan birkaç alıntı:

“Nevrotik endişe, doğanın bize çözmemiz gereken bir sorunumuz olduğunu gösterme yöntemidir. Aynı şey normal endişe için de geçerlidir; bu da bizi içsel gücümüzü toplayıp karşılaştığımız tehditle savaşmaya zorlayan bir kalk borusudur.”

“Faşist ya da Nazi totalitarizminin ortaya çıkmasının nedeni bir Hitler ya da bir Mussolini’nin iktidarı ele geçirmeye karar vermesi değil. Uluslar dayanılmaz bir ekonomik talep sürecine girdiğinde ve hem psikolojik hem de tinsel anlamda içleri boşaldığında totalitarizm oluşan bu boşluğu doldurur ve insanlar artık katlanılmaz bir hal alan endişeden kurtulabilmek için özgürlüklerini satmaya hazırdırlar.”

“Akıl sınıfta, duygular sevgiliyle vakit geçirirken, irade gücü sınava hazırlanırken, dinsel görevlerse cenaze ve paskalya günlerinde devreye girer. Değer ve amaçların bu şekilde kompartımanlara ayrılması kişiliğin bütünlüğünü son derece hızlı bir şekilde baltalar ve hem içsel hem de dışsal anlamda paramparça olan kişi ne yöne gideceğini bilemez.”

“Sanki her özgün sanatçı telaş içinde farklı diller deneyerek hangisinin kendi insanına biçim ve rengin müziğini en iyi şekilde aktarabileceğini bulmaya çalışıyor, oysa ortak bir dil yok. Picasso gibi bir dev bile kendi yaşadığı dönemde tarzdan tarza geçiş yaparak kısmen Batı toplumunun son kırk yıllık süreçteki değişken karakterini yansıtmış, kısmense okyanusun ortasındaki bir gemide telsizi kurcalayıp durarak kendi insanıyla konuşabilmesini sağlayacak dalga boyunu arayan bir adam gibi davranmıştır. Ama hem sanatçılar hem de geri kalanlarımız tinsel olarak ayrık ve şaşkın olduğumuzdan yalnızlığımızı örtbas edebilmek için diğer insanlarla dilimizin elverdiği şeyler hakkında konuşuruz: beyzbol ligi, iş ilişkileri, en son haberler. Derin duygusal deneyimlerimizse daha gerilere itilir ve böylelikle içimiz giderek daha da boşalırken yalnızlığımız artar.”

30 Nisan 2015 Perşembe

Karakter Aşınması

Okumayı bitirdiğimde ikinci kez okumaya karar verdiğim nadir kitaplardan, Karakter Aşınması. Yaşam öyküleriyle, tarihle, fabrika imgeleriyle kapitalizm ve karakter üzerine yapılmış tartışmalarla; kapitalizmin evrimini ve bu değişikliğin insan yaşamına, değerlerine, karakterine yaptığı etkiyi tartışıyor Richard Sennet.

Genelde okuduğum kitapların altı çizili satırlarını paylaşmayı, kitap hakkında fikir vermesi açısından iyi bir yöntem sayarım ancak bu kitaptan alıntılar paylaşmayacağım. Altı çizilmiş her bir satır bir önceki satırla ya da bir önceki anlatılmış yaşam öyküsüyle bağlantılı, yahut bir sonraki yaşam öyküsüne bir bakış kazandıracak ek bilgi niteliğinde çünkü. Alıntılanacak satırların burada sergileyeceği yalın hal, kitap hakkında vermesi gereken fikri vermeyebilir. Bu açıdan bütüncül bir kitap, onu parçalara ayırarak okumak imkansız. 

Richarde Sennett, karakteri oluşturan öğelerin;  ekonomiden ve iş hayatının işleyişinden bağımsız olgular olmadığını söyleyerek, eski kapitalizm ile esnekliğe evrilen yeni kapitalizmin insan karakterine, komşuluk ilişkilerine, aile hayatına yansımasını işliyor kitabında. Kitap hakkında daha ayrıntılı bilgi almak isterseniz; Marmara Üniversitesi Din Psikolojisi anabilim dalında yüksek lisans yapan öğrencilerin Modern Psikiyati dersi hocası Prof. Kemal Sayar'ın gözetiminde hazırladıkları konu ve kitap sunumlarının yer aldığı bir blogu incelemenizi ve kitabı mutlaka okumanızı öneririm. 

Kitabın arka kapağında yer alan tanıtım yazısı ise şöyle:

Yeni ekonomik düzenin büyülü sözcüğü "değişim"in doğası nedir, insanlara nasıl yansıyor? Her zaman kısa vadeye endeksli bir ekonomide kişi nasıl kalıcı değer ve hedeflere sahip olabilir? Her an parçalanan veya sürekli yeniden yapılanan kurumlarda, kişi kendi kimliğini ve yaşam öyküsünü nasıl oluşturabilir?


Küreselleşme olgusunu makro düzeyde inceleyen birçok kitap yayımlandığı halde, bu sürecin mikro düzeyi, insan karakteri üzerindeki etkileri pek az incelendi. Richard Sennett, Karakter Aşınması'nda bunu yapıyor. Ona göre sermayenin, günümüz ekonomisinin bütün dünyaya yayılmış dalgalı denizlerinde "hızlı kar"ın dışında bir başka amacı yok; şirketlerini piyasadaki anlık değişimlere müdahale edecek biçimde esnekleştirip, yeniden yapılandırıyor. Kişilerden sürekli kendisini yenilemesini, seyyar olmasını, risk almasını, rekabet becerisini geliştirerek yırtıcı bir karakter edinmesini, takım çalışmasında uyumlu olmasını bekliyor. Ancak eski kapitalizmin rutin ve monoton yapısına karşı savunulan bu politikaya yakından bakıldığı zaman sadece eski iktidar yapılarının rengini değiştirdiği görülüyor. Çalışanlar için esnekliğin anlamı ise yaşam boyu iş güvencesinin yok olması; sürekli iş ve şehir değiştererek yön duygusunu yitirmek; istikrarlı işlerin yerini geçici projelere bırakması ve bir işten diğerine, dünden yarına sürüklenen yaşam parçacıklarından beslenen, rekabetin körüklediği "güvensizlik" ve "kayıtsızlık" duygusu... Ve bir de karakter aşınması... Oysa insan karakteri, duygusal deneyimlerimizin uzun vadeli olması ve başkalarıyla girdiğimiz ilişkilere yüklediğimiz etik değerler üzerinden gelişir. Karakter, içsel bütünlük, ilişkilerde karşılıklı bağlılık ve uzun vadeli bir hedef için çaba harcamak biçiminde kendini gösterir. Yeni kapitalizm ise güvenmeyi, bağlanmayı ve uzun vadeli planlar yapmayı karlı bulmaz, reddeder.
Sennett Karakter Aşınması'nda gelişmiş bilgisayarlarla üretilen ekmeğin kalitesinden çok, ekmeği yiyenlerin hayatına bakıyor ve soruyor: "Bu sistem insanın yaşamına değer ve anlam katıyor mu?" Ve ekliyor "değişim, kitlesel ayaklanmalarda değil, ihtiyaçlarını birbirleriyle paylaşan insanların arasında, toprakta yeşerir. İnsanları birbirleri için kaygılanmaz hale getiren bir rejimin, meşruiyetini uzun süre koruyamayacağından eminim."